Gülşah Deniz Atalar: "İnsanımız Kendi Vatanının Denizine, Doğasına Ve Tarihine Yabancılaştırılıyor"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, "Ülkemizde turizm politikası, uzun süredir kamu yararını gözetmekten çok, büyük sermayenin çıkarlarını önceleyen bir anlayışla yürütülüyor. Kıyılar, milli parklar ve tarihi alanlar rant alanlarına dönüştürülüyor. İnsanımız kendi vatanının denizine, doğasına ve tarihine yabancılaştırılıyor. Yüksek maliyetler ve baskılanan döviz kuru, özellikle orta ölçekli işletmelerin karlılığının neredeyse tamamını ortadan kaldırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tabloya

(ANKARA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, "Ülkemizde turizm politikası, uzun süredir kamu yararını gözetmekten çok, büyük sermayenin çıkarlarını önceleyen bir anlayışla yürütülüyor. Kıyılar, milli parklar ve tarihi alanlar rant alanlarına dönüştürülüyor. İnsanımız kendi vatanının denizine, doğasına ve tarihine yabancılaştırılıyor. Yüksek maliyetler ve baskılanan döviz kuru, özellikle orta ölçekli işletmelerin karlılığının neredeyse tamamını ortadan kaldırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tabloya rağmen hala "rekorlar kırılıyor" propagandası yapması, sektör için de vatandaş için de gerçeklikten uzaktır" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, yılın ilk çeyreğine ilişkin turizm istatistiklerini değerlendirdi. Atalar, evinde geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybeden Manisa büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek'e baş sağlığı dileyerek konuşmasına başladı. Atalar, şöyle konuştu:

"Kâğıt üstünde turizm verilerimiz göz kamaştırıyor, ancak sahadaki sorunlar ne yazık ki görülmüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2025 yılı için "rekor turist" ve "rekor gelir' hedeflediğini açıklamıştı. Fakat sezonun ilk ayı itibarıyla sahadan yükselen sesler bambaşka bir tabloyu işaret ediyor. Oteller dolmuyor, rezervasyonlar düşük bununla birlikte işletmeler artan maaliyetler ve baskılanan döviz kuru nedeniyle kâr edemiyor.

Üstelik bu tablo sadece sektör profesyonellerini değil ekonomik kriz nedeniyle tatil yapma hakkı elinden alınan milyonlarca yurttaşı da doğrudan etkiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2025 yılına dair verileri kamuoyuyla paylaştığında tablo ilk bakışta umut verici göründü. Oysa ki verileri yüzeysel okumakla, derinlemesine analiz etmek arasında büyük bir fark var.

İşin özüne indiğimizde strateji eksikliğinin ağır sonuçlar doğurduğunu ve sektörün içten içe kan kaybettiğini net bir şekilde görüyoruz. 2025’in ilk dört ayında ülkemizin önemli turizm destinasyonlarından biri olan Antalya’ya gelen yabancı turist sayısında düşüş yaşandı. Daha da önemlisi Almanya, Rusya, İran ve İngiltere gibi Türkiye’nin ana pazarlarında ciddi gerileme söz konusu. Yani yalnızca toplam sayı değil yabancı turist profili de eriyor.

"Sektör ekonomiye katkı sağlamaya devam ediyor ama kamunun eline geçen miktar sınırlı"

Turizm, mevsimsel dalgalanmalara rağmen stratejik planlamayla yönetilmesi gereken bir sektördür. Günlük gerekçelerle geçiştirilen bu tablo aslında derin bir yönetim zaafının göstergesidir. Turizm sadece sayı değil aynı zamanda içeriktir, değerdir, kalitedir. 2025 yılı ilk çeyrek verilerini değerlendirdiğimizde yabancı turist ülkemize geliyor ama kısa süre kalıyor, az harcama yapıyor. O zaman soruyoruz; sadece turist sayısının artması, nitelikli bir turizm yapısı kurulduğu anlamına mı geliyor? Hayır. Çünkü sayılardan çok daha fazlasına ihtiyacımız var: Turistin neden geldiği, ne kadar kaldığı, ne harcadığı ve bu harcamanın kime yaradığı gibi sorular asıl belirleyici olanlardır.

İlk çeyrekte turizmden devletin elde ettiği gelir ne? Otellerden alınması gereken konaklama vergisi toplamı 2,37 milyar TL ancak bu tutarın sadece yüzde 68’i yani 1,61 milyar TL’si tahsil edilebildi. Aynı dönemde Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’na aktarılan kaynak ise 2,16 milyar TL. Kısaca, sektör ekonomiye katkı sağlamaya devam ediyor ama kamunun eline geçen miktar sınırlı.

"Milyonlarca insan için tatil yalnızca bir hayal"

Ortada iki büyük sorun var: İlki, vergi tahsilatındaki başarısızlık, İkincisi ise şeffaflığın olmaması. Diğer bir deyişle toplanan kamu kaynakları nereye, nasıl harcanıyor bilmiyoruz. Bu tablo hem kamu kaynaklarının etkin kullanılmadığını hem de sektör içindeki eşitsizliğin giderek derinleştiğini gösteriyor. Biz turizmden bahsederken, yalnızca tesisleri, yatırımları, gelir tablolarını değil; vatandaşın tatil hakkını da konuşuyoruz. Tatilden kastettiğimiz de sadece deniz, kum, güneş turizmi değil, kültür, sağlık, doğa turizminin yanı sıra vatandaşın memleketine de gidebilme imkanıdır. Ancak bugün geldiğimiz noktada milyonlarca insan için tatil yalnızca bir hayal.

Ortalama gelirle geçinmeye çalışan üç kişilik bir ailenin bir haftalık Antalya tatilinin ortalama hesabını yaptığımızda, 1 hafta otel konaklaması 73 bin 500 TL. Ankara Antalya gidiş-dönüş ulaşım masrafı yaklaşık 6 bin TL, Yemek ve basit ihtiyaçlar 10 bin 500 TL ve toplam maliyet ortalama 90 bin TL oluyor. 1 haftalık tatilin faturası 4 asgari ücretten fazla. Bu rakamlar tatili halktan koparan bir ekonomik düzene işaret ediyor.

"Yerli turist tatilden uzaklaşıyor, yabancı turist ise rotasını başka ülkelere çeviriyor"

Tatil artık birçoğumuz için bir ihtiyaç değil lüks haline geldi ve sosyal eşitsizliğin görünür biçimlerinden biri oldu. Ülkemizde temel ihtiyaç maddelerine erişemeyen milyonlarca insan varken aileler çocuklarının okul ihtiyaçlarını bin bir zorlukla karşılarken, kirasını ödeyemediği için icralık olan çok sayıda vatandaşımız varken, yıl boyunca çalışıp, cennet ülkemizin denizinden, kültüründen ve tarihinden bir hafta bile olsa faydalanmak isteyen bir aile bu maliyeti nasıl karşılayacak?

Bugün ülkemizdeki turizm sektöründe 2 milyon kişi doğrudan, ortalama 4 buçuk milyon kişi ise dolaylı olarak çalışıyor. Bu emekçiler düşük maaşlarla çalışıyor. Meslek yasalarının korunmasından yoksun kalıyor, yasal güvencenin olmadığı koşullarda iş yapıyor, barınma desteği fahiş kira ödemek zorunda kalıyor. Bu emekçiler, ayakta kalmak için var gücüyle çabalıyor. Sonuç olarak yerli turist tatilden uzaklaşıyor, yabancı turist ise rotasını başka ülkelere çeviriyor.

"Ülkemizde turizm politikası büyük sermayenin çıkarlarını önceleyen bir anlayışla yürütülüyor"

Ülkemizde turizm politikası, uzun süredir kamu yararını gözetmekten çok, büyük sermayenin çıkarlarını önceleyen bir anlayışla yürütülüyor. Kıyılar, milli parklar ve tarihi alanlar rant alanlarına dönüştürülüyor. İnsanımız kendi vatanının denizine, doğasına ve tarihine yabancılaştırılıyor. Yüksek maliyetler ve baskılanan döviz kuru, özellikle orta ölçekli işletmelerin karlılığının neredeyse tamamını ortadan kaldırdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu tabloya rağmen hala "rekorlar kırılıyor" propagandası yapması, sektör için de vatandaş için de gerçeklikten uzaktır.

Turizmi yalnızca döviz geliri olarak gören anlauışın yerine, vatandaşlarımızın da bu ülkenin güzelliklerinden faydalanabileceği bir sistem haline getirmeliyiz. İspanya, İtalya ve Yunanistan örneklerinde olduğu gibi emekliler, gençler ve düşük gelirli vatandaşlar için ulaşılabilir tatil imkanlarının sağlandığı, çalışanların ezilmediği ve kaynakların adil kullanıldığı bir turizm politikası mümkündür."

Anka Haber Ajansı

Gündem Haberleri