Destici: 6’lı masa yetkiyi eline geçirirse, Türkiye, Suriye gibi, Libya gibi kaosa gider

BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, 6'lı masayı eleştirerek "Birisi diyor ki, "Türklüğü anayasadan çıkaracağız'. Öbürü geliyor diyor ki, "Biz gelirsek Esad'la görüşeceğiz'. Öbürü diyor ki, "Görüşmeyeceğiz'....

Nevruz İLİMDAROĞLU/BURSA, (DHA)- BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, 6'lı masayı eleştirerek "Birisi diyor ki, "Türklüğü anayasadan çıkaracağız'. Öbürü geliyor diyor ki, "Biz gelirsek Esad'la görüşeceğiz'. Öbürü diyor ki, "Görüşmeyeceğiz'. Yani bunlar maazallah böyle bir yetki ellerine geçirseler biri bir tarafından çekecek, öbürü öbür tarafından çekecek. Yönetilemeyecek ve Allah korusun Suriye gibi, Libya gibi, Irak gibi kaosa gidecek bir Türkiye gördüğümüz" dedi.

Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, partisinin 11'inci Olağan İl Kongresi'ne katılmak üzere Bursa'ya geldi. Mevcut İl Başkanı Haldun Filizli'nin tek aday olduğu, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde (AKKM) düzenlenen kongrede konuşan Mustafa Destici, Millet İttifakını eleştirdi. Savunma sanayide elde edilen başarıyı değerlendiren Destici, bundan muhalefet partilerinin rahatsız olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"Daha önce yerlilik oranı yüzde 20-30 arasında olan bu sanayi alanımızda şu anda Türkiye yüzde 80'nin üzerinde yerlilik oranına ulaşmış durumdadır. Yüzde 100 yerliye de ulaşacağız. Şimdi tabii bundan kim rahatsız? Bundan Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, emperyalistler, İsrail, Rusya, Çin rahatsız. Bunları anlıyorum, bunlar bizim hasımlarımız. Yunanistan rahatsız, Ermenistan rahatsız. Lakin bakıyoruz içeride de Kılıçdaroğlu rahatsız. Ali Babacan rahatsız. Şimdi bizim anlamakta zorlandığımız nokta burası. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşı, eğer bu devletin varlığının, ülkesinin bütünlüğünün, milletin istiklalinin ve istikbalinin yanındaysa hangi parti, ne olursa olsun bu gelişmelerden ne diye rahatsız olur? Hafta içi Sayın Cumhurbaşkanımız Arifiye tesislerinde Milli Savunma Bakanlığımızın yeni fırtına obüslerinin tanıtımı ve ordumuza kazandırılması töreninde konuştu. Ve burada da başta Türk Silahlı Kuvvetlerimizin komuta kademesi olmak üzere oradaki tüm katılımcılar elbette ki bu başarıyı alkışladılar. Biz de alkışlıyoruz. Peki Sayın Kılıçdaroğlu bundan niye rahatsız oluyorsun? Efendim neymiş, askerler niye alkışlamışlar. Alkışlar. Elbette alkışlayacaklar. Bu eser, bu imal edilen fırtına obüsleri başta olmak üzere, savunma sanayimizde, kendi yerli fabrikalarımızda, yerli mühendislerimiz ve işçilerimiz tarafından imal edilen bu ürünlerle hepimiz gurur duyuyoruz. Elbette alkışlayacaklar. Niye alkışlamasınlar? Esas alkışlamayanı ya da "Niye alkışladılar?" diyenleri sorgulamak gerekiyor. Tabii Babacan eksik kalır mı? Kalmıyor. O da Baykar'a yükleniyor. Baykar kim, tamamen kendi öz sermayesiyle başta İHA ve SİHA'lar olmak üzere Türkiye'nin ihtiyacı olan, daha önce İsrail'den almak için Amerika Birleşik Devletleri'nden almak için nice zahmetlere girdiğimiz, en yüksek paraları versek dahi alamadığımız, aldıklarımızda da kodlarının ordumuza ve güvenlik güçlerimize doğru aktarılmadığı için nice askerimizin şehit olmasına sebep olan SİHA'lar ya da İHA'lar yerine şimdi yerli olarak üretiyor. Geçtiğimiz hafta da Yüksekova ve Hakkari'deydim. Oradan Van'a geçtim. Gördük ki dağlar tertemiz, ovalar tertemiz bir tane bile terörist bırakılmamış. İşte bunda da bu İHA'ların ve SİHA'ların büyük katkısı var. Babacan bundan rahatsız oluyor. Onlar istiyorlar ki eskisi gibi olsun. Teröristler oralarda cirit atsınlar. Ve bunlar da buradan memnun olsunlar. Şimdi buna karşı çıkmak ya da çamur atmak ya da iftira atmak ancak bundan dolayı olabilir. Bir Türk siyasetçi, bir Türk vatandaşı hatta niye bundan rahatsız olsun ki? Eğer bundan rahatsız oluyorsa demek ki onunla ilgili bir problem vardır demektir. Anlaşılıyor ki toplantılar Ali Babacan'ı sadece etkilememiş, esir almış esir. Onların esiri olmuş."

'EY BABACAN, TÜRKLÜĞÜN NESİNDEN RAHATSIZSIN?'

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'a yönelik eleştirilerini sürdüren Destici, "Bu arkadaş geçtiğimiz günlerde ne dedi? "Anayasamızdan Türklük kavramı çıkarılsın" diyor. O da yetmiyor. "Ana dilde eğitim de değişsin" diyor. Ey Babacan, sen Türk'ün ve Türklüğün nesinden rahatsızsın? Eğer bunu, sırf ağa babalarına yaranmak için yapıyorsan açıkça millete ifade etmelisin. Yok yine emperyalistlerin maşası olarak kırk yıldır Türkiye'nin enerjisini tüketmek için kullandıkları PKK ve onun uzantılarına şirin gözükmek istiyorsan onların akıbeti neyse senin akıbetinde o olur" dedi.

'KILIÇDAROĞLU MESAJINI, NUŞİREVAN ELÇİYE Mİ VERDİRİYOR?'

CHP'nin başdanışmanı Nuşirevan Elçi'nin, CHP Genel Merkezi'nde, PKK'ya yakınlığıyla bilinen Rudaw'a verdiği röportaj sırasında, salondaki Türk bayraklarının kaldırıldığını kaydeden Destici, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Şimdi bunlar ayarlanmış saat gibi. Bir gün biri, öbür gün öbürü çalıyor. Şimdi ondan bir gün sonra çıkıyor Sayın Kılıçdaroğlu'nun yeni çiçeği burnunda danışmanı, Nuşirevan Elçi, PKK yanlısı bir ajansa, televizyona konuşuyor. Konuşurken de bir gün önce bakıyorsunuz CHP Genel Merkezinde Kılıçdaroğlu'nun ya da parti sözcüsünün aynen böyle toplantı yaptığı salonda bir tarafta Türk bayrağı var, bir tarafta parti bayrakları var. Ertesi gün bakıyorsunuz Nuşirevan Elçi, PKK yanlısı kanala röportaj verirken Türk bayrağı kalkmış, sadece parti bayrağı var. İşte bunların Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, ay yıldızlı al bayrağa, saygısı da bağlılığı da bu kadar. Şimdi 6'lı masa var biliyorsunuz. Bu masada milliyetçi, muhafazakar olduklarını ifade eden siyasi partiler de var. İYİ Parti başta olmak üzere. Şimdi ben bunlara soruyorum. Acaba bunlar her konuda laf yetiştiren, her meselede çok açık bir şekilde yüksek sesle fikirlerini dile getirenler, acaba Nuşirevan Elçi'nin açıklamaları konusunda ne düşünüyor. Önce Sayın Kılıçdaroğlu ne düşünüyor? "Aklınızı alırım" diyor ya birileri o yayındayken televizyona reklam vermiş. Acaba Nuşirevan Elçi'ye de "Sen nasıl böyle konuşuyorsun? Nasıl Türk bayrağını oradan kaldırırsın. Senin aklını alırım" diyebilmiş midir acaba? Yoksa mesajı ona mı verdiriyor? Yine aynı şekilde Sayın Akşener, o masada 9 saat oturdular. Ali Babacan'a dönüp, "Sayın Babacan, biz bir masa etrafındayız. Bir ittifak kurduk. Sen nasıl olur da anayasadan Türklük kavramını çıkarmayı söyleyebilirsin" ya da "Ana dilde ikinci bir dili önerebilirsin. Kardeşim benim anayasadan Türklüğü çıkaracaklarla işim olmaz" niye diyemiyor?"

"Bunlar görev dağılımı yapmışlar. Biri ABD'ye mesaj veriyor. Öbürü Avrupa Birliği'ne, Almanya'ya, Fransa'ya, İngiltere'ye mesaj veriyor. Birisi PKK'ya mesaj veriyor. Birisi de başka yerlere mesaj veriyor. Onun için bunlardan hayır çıkmaz. Bunlardan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti için hayır gelmez, hayır beklenmez. Onun için biz inandığımız yolda Cumhur İttifakı'yla birlikte yürümeye milletimizle beraber devam edeceğiz" diyen Destici, Türkiye'nin istikrarlı bir sistemle yönetildiğini söyledi.

'DEMEK Kİ 10 TOPLANTIDIR PAZARLIK YAPIYORLAR'

6'lı masaya yönelik eleştirilerini Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları üzerinden sürdüren Destici, "Bir tarafta bizim ittifakımız Cumhur İttifakı, diğer tarafta Millet İttifakı. Şimdi Millet İttifakı biraz daha genişledi ve 6'lı masa halini aldı. 10 toplantı yaptılar. Yedikleri, içtikleri afiyet olsun. Ona bir şey demiyoruz. Ama ne konuştular, ne karar aldılar diye baktığımızda koskoca bir sıfır. Hala ortada alınan bir karar yok. Hala ortada ne yapacaklarıyla ilgili, milletle ilgili, devletle ilgili, dış politikada ne yapacaklar, iç politikada ne yapacaklar? Hiçbir şey yok. En son Sayın Davutoğlu çıktı konuştu. Ne dedi? Dedi ki, "Biz anlaştık. 6 parti, 6 genel başkan anlaştık. Bir kişiyi cumhurbaşkanı seçeceğiz ama ülkeyi o yönetmeyecek. Ülkeyi 6 partinin genel başkanı yönetecek'. E peki anayasada öyle yazmıyor. Anayasada diyor ki, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni halkın yüzde 50'nin üzerinde oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı yönetir" diyor. "Hayır" diyor, "O yönetmeyecek. Biz yöneteceğiz'. Peki sizin dediğinizi kabul etmezse, "O zaman hükümeti yıkarız. Meclis'te onun getirdiği kanun tekliflerini onaylamayız" diyor. Bir de üstüne üstlük diyor ki, "Her bir partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. En az bir tane de bakanlık olacak'. Arkadaşlar demek ki 10 toplantıdır cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve bakanlık pazarlığı yapıyormuş. Sağ olasın Davutoğlu, bunu söyledin, milletimiz de bunu işitti. Demek ki devletin varlığı, ülkenin bütünlüğü, milletin istiklali ve istikbali, milletin refahı için değil, kendi alacakları cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık için konuşuyorlar. Daha sonra da bir televizyoncu, gazeteci açıklıyor. "9 bin kadro hazır" diyor. Kazanırlarsa geldikleri gün il valilerinden, emniyet müdürlerinden, kaymakamlardan, rektörlere kadar bir günde hepsini değiştirecekler. Yani bu gerçekten inanılır gibi şeyler değil. Lakin adamı da söylediğine pişman ettiler. Sonra birisi çıktı dedi ki "Oyu kadar konuşsun'. Öbürü çıktı dedi ki, "Onun söylediği doğru değil', öbürü çıktı dedi ki "Biz henüz bu konuları konuşmadık'. Kim doğru söylüyor? 6'lı masada kim doğru söylüyor? Kılıçdaroğlu mu? Ona mı bakacağız? Sayın Akşener mi? Davutoğlu mu? Babacan mı? Diğerleri mi? Kim, hanginiz doğru söylüyorsunuz. Hepsi birbirini yalanlıyor. Bir taraftan hukuk diyeceksiniz. Bir taraftan demokrasi diyeceksiniz. Bir taraftan milli irade diyeceksiniz. Bir taraftan mevcut cumhurbaşkanını, hükümeti anayasaya uymaya davet edeceksiniz. Yasalara uymaya davet edeceksiniz. Bu ne yaman bir çelişki. Ve ne yaman bir tutarsızlık ve ikiyüzlülük. Onun için onlardan bu millete fayda gelmez. Bu devlete fayda gelmez. İnananlara, milliyetçiliğe, maneviyatçılığa, ahlaka önem verenlere hiç fayda gelmez" diye konuştu.

'BİRİ BİR TARAFINDAN, DİĞERİ ÖBÜR TARAFINDAN ÇEKECEK'

Millet İttifakı'nın iktidara gelmesi halinde Türkiye'nin kaosa sürükleneceğini belirten Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Destici, "Şimdi, birisi diyor ki "İstanbul Sözleşmesinden yanayız. Gelir gelmez onu getireceğiz" diyor. Öbürü diyor ki, "Hayır biz İstanbul Sözleşmesi'ne karşıyız'. Birisi diyor ki, "Türklüğü anayasadan çıkaracağız'. Öbürü daha bir şey diyemiyor. Daha hiç kimse bir şey diyemedi. Ondan öbürü geliyor diyor ki, "Biz gelirsek Esad'la görüşeceğiz'. Öbürü diyor ki, "Görüşmeyeceğiz'. Yani bunlar maazallah böyle bir yetki ellerine geçirseler biri bir tarafından çekecek, öbürü öbür tarafından çekecek. Yönetilemeyecek ve Allah korusun Suriye gibi, Libya gibi, Irak gibi kaosa gidecek bir Türkiye gördüğümüz" ifadelerini kullandı. (DHA)

FOTOĞRAFLI

Kaynak: Demirören Haber Ajansı

Siyaset Haberleri