Chp’li Emir: “Hakan Fidan’ın Özgeçmişindeki Lisans Eğitimini Yök Ya Da E-devlet Tanıyor Mu, Tanımıyor Mu”

Chp’li Emir: “Hakan Fidan’ın Özgeçmişindeki Lisans Eğitimini Yök Ya Da E-devlet Tanıyor Mu, Tanımıyor Mu”

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Ekrem İmamoğlu ve 28 kişinin 35 yıllık diplomalarının iptali ile gündeme gelen tartışmaları anımsatarak, kendisine 200 bin TL’lik tazminat davası açtığını duyurduğu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın özgeçmişinde lisansını tamamladığı söylenen Maryland Üniversitesi'ne bağlı Almanya'da askerlerin gitmesi için açtığı üniversiteyi YÖK’ün tanıyıp tanımadığını sordu. Emir, “e-Devlet'te bu üniversite ile ilgili ’Kurulumuzda mevcut uluslararası listelerde yer almamaktadır’ deniliyor”

(ANKARA) – CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Ekrem İmamoğlu ve 28 kişinin 35 yıllık diplomalarının iptali ile gündeme gelen tartışmaları anımsatarak, kendisine 200 bin TL’lik tazminat davası açtığını duyurduğu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın özgeçmişinde lisansını tamamladığı söylenen Maryland Üniversitesi'ne bağlı Almanya'da askerlerin gitmesi için açtığı üniversiteyi YÖK’ün tanıyıp tanımadığını sordu. Emir, “e-Devlet'te bu üniversite ile ilgili ’Kurulumuzda mevcut uluslararası listelerde yer almamaktadır’ deniliyor” ifadesini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şunları kaydetti:

“Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine koymak, 60 milyar dolara mal oldu”

"Cumhurbaşkanının saplantıları, kendi ikbal kaygıları, koltuğuna yapışma kaygısı kur korumalı mevduatta 60 milyar dolar; 19 Mart cuntasında, yani Ekrem İmamoğlu'nu, yani karşısındaki en güçlü adayı ‘cezaevine koyayım, kurtulayım’ kaygısı 60 milyar dolara mal oldu bu ülkeye, bu ülkenin yoksul insanlarına.

“Hakan Fidan bana 200 bin TL’lik tazminat davas açmış”

Ekonomi böyle giderken Sayın Hakan Fidan benim hakkımda bir dava açmış, 200 bin liralık bir tazminat davası açmış ve bu tazminat davası ile de benim kendisinin kişilik haklarına saldırdığımı iddia ediyor. Şimdi ben kendisinin iddialarından okuyorum. Dava dilekçesi buradadır ve dava dilekçesinin içerisinde de benim hangi sözlerimi hakaret saydığını tek tek değerlendirelim. Kıbrıs malum hepimizin bildiği, tek tek söyleyeceğiz. Efendim, Kıbrıs'ta kara para trafiği yönetiliyor mu? Yönetiliyor. Uyuşturucu parası var mı? Var. Bahis, kumar oynatılıyor mu? Oynatılıyor. Bunların başındaki kişi kim? Halil Falyalı. Peki, Halil Falyalı'nın ortağı kim? Yasin Ekrem Serim, bakın belgesi var. Yani bu belge benim bulduğum bir belge değil, 5 yıldır her yerde var; herkes biliyor bunu, herkes biliyor. Buna yayın yasağı getirdiler. Ne?.. Yasin Ekrem Serim ile Halil Falyalı’nın ortaklığı belli olmasın. Ama böyle bir gerçeklik var işte var. Şimdi sen bu kişiyi hiç bir kamu görevi yokken özel kalem müdürü yapıyorsun Dışişleri Bakanlığına, sonra Lefkoşa Büyükelçisi yapıyorsun. Ben bunu söylemeyeceksem ne söyleyeceğim?

Demişim ki: "Bakın milyarlarca dolar kazanılan ve bu kirli paradan Ankara'da sarayda oturanların pay aldıkları bir yerdir ve bu payı daha rahat almak için oradaki bu kara para trafiğini yöneten kişiyle ortaklık yapan Yasin Ekrem Serim'i Lefkoşa Büyükelçisi yapacak kadar da korkusuz ve fütursuzdurlar." Evet, ne diyeceğiz? Halil Falyalı'nın ortağını özel kalem müdürü, sonra da Lefkoşa Büyükelçisi yaparsan sana fütursuz da deriz, bu vatana ihanettir de deriz, korkusuzsunuz da deriz, buradaki kara para trafiği ile ilginiz nedir deriz. Siz sizi direkt kastetmiyoruz elbette ama Ankara'dakiler izin vermeden, Ankara'dakiler bundan pay almadan böylesine bir trafik yürütülebilir mi? Aklımızla alay mı ediyorsunuz? Gelirsiniz mahkemeye, tek tek bu iddialarıma cevap verirsiniz ama cesaretiniz varsa yapacaksınız bunu.

“Bu bir ihanettir demiştim, tekrarlıyorum evet bu bir ihanettir”

Ben demişim ki: ‘Kıbrıs giderken gıkı çıkmıyor’ Evet çıkmıyor. Dört tane ülke Türki Cumhuriyet Güney Kıbrıs'ı tanırken gıkını çıkarmadı, duymadın, görmedin; en sonunda 15 gün sonra gerçek bir gazeteci sorunca da ‘bu bizim aile meselemiz’ dedin. Senin ciddiyetin bu kadar. Ben bunu söylemeyecek miyim? Bundan da alınmış beyefendi, dava dilekçesinde bu da var. Ben ‘Bu bir ihanettir’ demişim. Evet ihanettir, ihanetin ta kendisidir. Sen büyükelçi atarken dikkat etmezsen, böylesine sorunlu insanları atarsan elbette ki siyasi sorumluluğuna katlanacaksın. Ben siyasetçiyim ve bunu sorarım.

“Gazeteci Ayşemden Akın’dan elinizi çekin”

Şimdi kaset iddiası var. Kaset iddialarını kim gündeme getirdi? Gündeme getiren Ayşemden Akın bir gazeteci ve Falyalı'nın kasası dedikleri Cemil Önal. Ayşemden Akın düzenli olarak tehditler alıyor ve bu Cemil Önal denen kişi de Hollanda'da öldürüldü, yani susturuldu. Şimdi biz iddiaları söylüyoruz. Bu iddialar var ama siz Yasin Ekrem Serim'i niye oraya gönderdiğinizi, niye büyükelçi yaptığınızı ve dönüp de niye apar topar babasıyla birlikte görevden aldığınızı söyleyemezseniz bu iddiaların altında kalırsınız. Bunlar siyasi iddialar. Siz buna cevap vereceğiniz yerde mahkemelerle, böyle bu tip yollarla acaba CHP'yi susturabilir misiniz diye düşünüyorsunuz. Susturamazsınız, susturamayacaksınız.

“Hakan Fidan’ın lisans diplomasını YÖK tanımıyor”

Ama ben size gerçek bir soru sorayım. Değerli arkadaşlar; biliyorsunuz Hakan Fidan'ın adı cumhurbaşkanı adayı olarak geçiyor. Niye? Çünkü diyorlar ki, seçim zamanında olacak 2028'de. Peki, eğer seçim zamanında olacaksa o halde Tayyip Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı adayı olamaz. Adayınız kim? Sabahtan akşama kadar CHP'nin adayını konuşuyorsunuz. Sizin adayınız kim? Hakan Fidan mı? Ama demedi demeyin, Hakan Fidan'ın da diplomasına sorun olabilir. Hakan Fidan'ın kendi MİT'teki CV'sine bakıyoruz, kendisinin üniversite eğitimi biraz şüpheli. Açıklanması lazım. Niye? Çünkü NATO görevi sırasında Maryland Üniversitesi'nin Almanya'da askerlerin gitmesi için açtığı bir üniversiteye gittiği söyleniyor CV'sinde. Peki, bu üniversite gerçekten YÖK'ün tanıdığı, denkliğini kabul ettiği bir üniversite mi? Şüpheliyiz... Çünkü biz bunu e-Devlet'ten taradık. Bakın University of Maryland'ın University College biriminin girdiğimizde e-Devlet'ten diyor ki: ‘Kurulumuzda mevcut uluslararası listelerde yer almamaktadır’ diyor.

Şimdi buradan ben Sayın Hakan Fidan'a soruyorum. Sizin yüksek lisansınız var, doktoranız var ama lisans eğitimi ile ilgili bu tereddüdü ortadan kaldırmak zorundasınız. University of Maryland University College'a gittiğinizi söylüyorsunuz ama şu anda bizim ulaşabildiğimiz veriler içerisinde bu üniversiteyi YÖK'ün tanıdığı ve YÖK'ün denkliğini kabul ettiğine dönük hiçbir bilgi yok. Bu denklikle ilgili YÖK'teki birimde herkes birbirinden korkuyor. Oradaki kadroları tarumar etmişler ve herkes birbirinden korkuyor, kimse cevap veremiyor. Ben şimdi resmi yoldan sordum, soru önergesi verdim ama bir de sizin çıkıp "Evet ben bu üniversiteye gittim, o sırada da şöyle şöyle denkliği vardı" veya bir Dışişleri Bakanı olarak YÖK'e söylerseniz anında denklik durumunu, gerçekten YÖK'ün tanıyıp tanımadığını, sizin eğitim yaptığınız yıllardaki ilişkisini rahatlıkla ortaya koyabilir ve siz bu şaibeden kurtulabilirsiniz, kurtulmak zorundasınız.

“Saldırgan Saraçhane’ye gittiğinde emniyet işini yapmadı”

Sayın Genel Başkanımıza saldıran şahıs Ocak ayında Saraçhane'ye geliyor ve cezaevinde yattığı sürede bazı mafyatik tiplerle ilişki içerisinde olduğunu, onların Ekrem İmamoğlu’ndan rahatsız olduğunu, onlarla iletişiminin devam ettiğini ve onların Sayın Ekrem İmamoğlu'na suikast planladıklarını söylüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin görevlileri de alıyorlar, dinliyorlar, emniyete bildiriyorlar. Emniyet ne yapıyor? Emniyet iki saat dinliyor, sonrasında hiçbir şey yapmıyor. Düşünün bir kişi evlat katili, toplum dışı bir cani geliyor; cezaevinde yatmış ilişkileri var ve anlıyoruz ki röportajlarından böyle mafyatik tiplerle de yakın ilişkisi olmuş. Onlar hakkında "Ekrem İmamoğlu'nu öldürecekler" diyor, siz dönüp bir araştırma yapmıyorsunuz. Kimlerle görüştüğün? Kimlerle konuşuyorsun? Bunlar kimler? Sen cezaevindeki kimlerle temas halindesin? Hangi aralıklarla cezaevine gittin de onlarla konuştun, görüştün? Bu sorular sorulmadan böyle bir katil sokağa salınıyorsa savcılık, emniyet görevini yapmamış demektir.

“Saldırganın sabıkasına neden bakmadınız”

Görevinizi yapmadığınız için de bu katil, bu alçak sokakta dolaşıyor, emre amade birileri azmettiriyor ve geliyor aklı sıra Genel Başkanımızı korkutacak. Arkasındaki güçler ona "bu mesajı ver" diyorlar, planlıyorlar, o da yapıyor. Ama burada emniyet görevini yapmamıştır, savcılık görevini yapmamıştır. O sırada ayrıntılı baksalardı, GBT'sine baksalardı, sabıkasına baksalardı, cezaevi ile olan ilişkisini sorgulasalardı, orada kimlerle görüştüğünü dokümante etselerdi ve bir soruşturmayı derinleştirselerdi bunların hiçbiri olmayabilirdi. Ama yapmamışlar ve muhtemeldir ki bu alçağı Genel Başkanımıza saldırmak üzere yollayanlar, bundan bir mesaj verenler, "korkuturuz, sindiririz, geri çektiririz" diye düşünenler aynı zamanda buradaki ihmalin de birinci dereceden sorumlusudurlar. Emniyetin bu kişileri mutlaka ortaya çıkartması, bu ilişkileri çözmesi hiç olmazsa bundan sonra şarttır, başka türlü görevlerini yapmamış sayılırlar.”

Anka Haber Ajansı