Özgür Özel: "Devlet Bey Geçmişte Olduğu Gibi 'Suçlu Yoksa Beraat Etsin' Diyorsa O Beraatin Zamanı Geldi"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklu bulunduğu soruşturmada bir suç bulunmadığını belirterek, "Bu iş bitsin eğer Devlet Bey geçmiş dönemde olduğu gibi ‘suçlu varsa yargılanıp ceza alsın yoksa beraat etsin’ diyorsa o beraatin zamanı geldi. Bir ricada bulunsun iddianame yazılsın" ifadesini kullandı.
(İSTANBUL) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklu bulunduğu soruşturmada bir suç bulunmadığını belirterek, "Bu iş bitsin eğer Devlet Bey geçmiş dönemde olduğu gibi ‘suçlu varsa yargılanıp ceza alsın yoksa beraat etsin’ diyorsa o beraatin zamanı geldi. Bir ricada bulunsun iddianame yazılsın" ifadesini kullandı.
CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nu tutuklu bulunduğu Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde ziyaret eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Marmara Cezaevi önünde yaptığı açıklamada, İmamoğlu'nun yanı sıra Mehmet Ali Çalışkan, Ceyda Kıryak, Fatoş Pınar Türker, Elif Güven, İpek Elif Atayman, Güldem Işık'ı ziyaret ettiğini, Ayşe Barım'ın ise CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır tarafından ziyaret edildiğini belirtti. Özel, Esila ayık'ın 37 gün sonra serbest kaldığını biraz önce öğrendiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu serbest bırakmadan dolayı ne Esila ne ailesi ne bizler ne ‘Türkiye’de kimse aman ne iyi yaptınız ne doğru yaptınız teşekkür ederiz’ diyecek halde değiliz. Çünkü cezaevinde bir gün bile yatmayacak gençleri 37 gün boyunca cezaevinde tutmak yeterince ayıp zaten. Bu ayıptan 37 gün sonra dönüldüğü için ki o 37 günün hesabını kim verecek? Tutup kimseye teşekkür borçlu değil kimse. Yaşanan. Mussolini’nin ön infaz yöntemidir. Kimse daha suçlama aşamasında iddianame bile ortada yokken ön infaza tabi tutulamaz. Bunu yapanlar diktatör rejimlerdir.
Tutuklama çok istisnai bir tedbirdir. Böyle durumlarda tutuklama yapmak tutuklanan kişilerle baş edememek onlara olan hırsını böyle çıkarmaktan başka bir şey değildir. Şu anda Çağlayan’daki hakim duygu budur. Silivri’deki hakim duygu ise haklılık, moral üstünlüğü, atılan iftiraların milletin gönlünde karşılık bulmaması somut zeminde ispatlanmaması ve bu ispatlanamayan durumun tam suçsuzluk halinin, masumiyet halinin tescili ve bunun yarattığı memnuniyetten başka bir şey değildir."
"Ne söyledilerse boş çıkıyor, yalan çıkıyor"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına yanıt veren Özel, şunları kaydetti:
"Tayyip Bey ‘bir aya kadar her şey ortaya çıkacak’ dedi, dün 55'inci gün diyor ki ne gördün, bir ispat gördün mü yok? Kanıt yok. Delil yok. MASAK raporu yok. Orayı basıyor, buraya bakıyor ‘rüşvet var’ dedi para yok. ‘Çantanın içinden jammer çıktı’ dedi jammer kullanmanın suçu yok. ‘Niye jammer aldınız’ dedi, AK Parti dönemindeki iktidarlarda AK Partili belediye başkanlarının aldığı ortaya çıktı, hatta onların jammerli araçlarının olduğu ortaya çıktı. Rüşvet, para dediği yerden jammer çıktı, ‘jammer almış bunlar suçlu’ dedi. Jammeri de kendi adamlarının aldığı ortaya çıktı. Ne söyledilerse boş çıkıyor, yalan çıkıyor. Şimdi ne gördün Tayyip Bey ispat et. ‘Bir ahtapot gördüm kafasını burda gördüm, kollarını Anadolu’da gördüm, bir bacağını yurtdışında gördüm’ senden başka gören var mı yok. Kim görmüş Akın söylüyor ama o da söyleyemiyor. "O anlatıyor ben inanıyorum, ama milleti inandıramıyorum'.
"Doktora götürüyoruz diye götürüp, savcıya götürülüyor"
Bugün ziyaret ettiğim kadın tutukluların da ifade ettiği üzere atılan iftiraların bir tanesinin karşılığı dediği yerde çıkmadı. Şimdi bu şartlar altında tutup ‘doktora götürüyoruz’ diye götürüp, savcıya götürülüyor. Ya bir tutukluya bu yapılır mı? ‘Doktora gidiyoruz’ diye savcının karşısına çıkıyorlar. ‘İstediğim gibi ifade vermedin bak evlatlarını göremezsin, dediğim gibi ifade verirsen buradan eve gidersin’ böyle hukuk devleti olmaz. Şantajla tehditle olmaz. ‘Bak anlattığın gibi değil de benim anlattığım gibi ifade ver’. Böyle hakimlik savcılık olmaz. Bu tip iftiralarla adalet gemisi yürümez. Adalet gemisi alabora olur. Öyle bir noktadayız ki tıkandık kaldık. Bizim arkadaşlarımızın anlatacak bir şeyi yok çünkü iddia ettikleri gibi bir durum ortada yok. O da ispat edemiyor kaldı sistem böyle. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz salması lazım ‘bu kadar tuttuk ne diyeceğiz’. Bizimkilerin çıkması lazım savcı bırakmıyor. Nasıl olacak bu. Yaz iddianameyi, ‘yazamıyorum kanıtım yok’. Bırak gidelim ‘millete ne diyeceğim Tayyip Bey büyük konuştu’. Valla Tayyip Bey uygun görüyorsa en güvendiği üç hukukçuyu o görevlendirsin en güvendiğimiz üç hukukçuyu biz görevlendirelim bu iddialarla ilgili çok da iyimser bir şey olacak Tayyip Bey’i yine kandırıyorlarsa Zekeriya Öz’ün kandırdığı gibi, Akın Gürlek, Tayyip Bey’i kandırıyorsa 5 sene sonra 3 sene sonra ‘milletim affetsin kandırıldım’ diyeceğine bugünden yol yakınken oturulsun bakılsın bu yanlışlardan dönülsün. Artık bu noktaya geldik. Biz haklılığımızı anlata anlata dilimizde tüy bitti onlar iddialarını ispatlayacak bir şey bulamadılar.
"Hukuk ahtapot tarifiyle ilgilenmez, somut delillerle ilgilenir"
Bakın bir suç varsa ve itiraf edilirse delildir. Bir suç yoksa ve yalanla savcı hatrı için söylenirse iftiradır. İtirafla iftira arasında kelime farkı yok diziliş farkı var. İtiraf bulamadığı yerde iftira isteyen savcının istediği iftirayı tut ki buradan iki kişi attı, güya kendini kurtardı, kurtaramıyor da. O iftirayı atanın, yarın öbür gün iftira attığı ortaya çıkarsa daha ağır cezası var, niye insanları zorla suça itiyorsunuz. Bir önceki dönemin iftira attıran savcılarının yarısı burada hapis yatıyor yarısı Pensilvanya’da keyif çatıyor ama iftira atanların hepsi hapiste yatıyor. O yüzden kimse kimseyi suça itmeye çalışmasın. Bu işin faili, birileri, aracısı Akın Gürlek mağduru Tayyip Erdoğan’sa kandırılıyorsa Tayyip Bey yollasın 3 hukukçu, yollayalım 3 hukukçu anlatalım. Yok bu işin faili, tasarlayanı Erdoğan, görevlendirdiği Akın Gürlek ise Akın Bey dönsün gitsin Erdoğan’a desin ki ‘dediğiniz gibi olmadı, beklediğiniz gibi çıkmadı bir şey bulamadık. Ahtapotla, mahtapola bir şey anlatamayız. Hukuk ahtapot tarifiyle ilgilenmez, somut delillerle ilgilenir. Biz istiyoruz diye bir suç örgütü icat edemedik’ desinler. Bu iş bitsin eğer Devlet Bey geçmiş dönemde olduğu gibi ‘suçlu varsa yargılanıp ceza alsın yoksa beraat etsin’ diyorsa o beraatin zamanı geldi. Bir ricada bulunsun iddianame yazılsın.
"Biz terörsüz Türkiye’de varız, siz de tutuksuz yargılamada var olun Türkiye’de tansiyon düşsün"
TRT gelsin canlı versin iftiralar da görülsün kapı gibi cevapları da görülsün. Biz haklı çıkmaktan, haklılığımızı anlatmaktan yorulduk. Birisi de çıksın hadi bakalım çıksın ‘Tayyip Bey’in, Akın Bey’in dediği gibi oldu’ desin. Yok işte yani. Zorla olmayanı çıkarıp gönlünüzü yapmayacağımıza göre hatanızı kabul edeceksiniz arkadaşlarımız çıkacak. Terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılanma, toplumsal uzlaşı bunların hepsi birden bir zeminde olabilir. Bir taraftan terörsüz Türkiye derken Abdullah Öcalan’ın kurduğu partiyle bir müzakere bir uzlaşı kurucuların birbirine teşekkürü giderken, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin namuslu belediye başkanlarıyla böyle hesaplaşma olmaz. Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanıyla onun partisiyle bu tip bir ilişki içine giremezsiniz. Bugüne kadar demokrasiyi borçlu olduğunuz parti ile çatışma yaşayıp 45 yıldır terör eylemleri yapan bir partinin kurucusuyla bu süreci götüremezsiniz. Götürürseniz milletin vicdanından döner. Biz ilk günden beri diyoruz bu süreci kanın durması, annelerin ağlamaması, Meclis’in muhatap olması sürecin şeffaf yürümesi, şehit aileleri ve gazilerin de dışlanmayıp zor durumda bırakılmamaları şartıyla biz burada varız. Biz terörsüz Türkiye’de varız, siz de tutuksuz yargılamada var olun Türkiye’de tansiyon düşsün. Borsa çıksın bu milyar dolarlık rezervler boşu boşuna yanmasın daha çok kimse bu işlerden zarar görmesin. Bizim diyeceğimiz bundan ibarettir.
"Ekrem Bey’in soruşturun deyip üzerine gittiği kişiyi savcı itirafçı yapıp kullanmaya çalışıyor"
Belediyelerle ilgili yeni bir yapı kurulması yıllardır CHP’nin, AK Partili belediyelerin de şikayetlerini taşıyarak aktardığı bir husus. Belediyelerin çoğu elindeyken bu düzen iyi şimdi belediyeleri kaybetmiş oturalım yeniden konuşalım, valinin kaymakamın yetkilerini konuşalım. Ama yerel yönetimleri güçlendirmek, onların şeffaf ve adil denetimi bizim en çok isteyeceğimiz iş. Zaten yerel yönetimleri kimin denetleyeceği belli. Ama bunlar murakıpların, denetçilerin aylarca içinden çıkamadığı dosyaları 500’er 500’er isteyip altında kalıp saçma sapan iddialarına bir somut delil bulamadılar. Savcının görevi yerel yönetim denetlemek değildir, yerel yönetimleri denetleyenler suç bulduysa onu ihbar ederler savcı o suçun üstüne gider. Örneğin İBB’de geçmiş dönemde Sayıştay’ın bulduğu ortaya çıkardığı şeyler var, diyor ki ‘burası yapılırken beklenenden fazla malzeme tüketilmiş, Dijital Deneyim Müzesi yapılırken şuralarda fazla harcamalar olmuş’ bunu Sayıştay yazmış bunu gördüğü gün Ekrem İmamoğlu iç denetim başlatmış ve sorumluların üzerine gitmiş. Bu konuda bu operasyondan aylar önce Ekrem İmamoğlu sorumluların üzerine gitmiş o konuda soruşturma başlatmış, suçu ortaya çıkarmış şimdi bu normal işleyişler döneminde savcı devreye gireceğine, savcı yaptığı lalettayin işlere dönüp itirafçı diye Ekrem Bey’in o dönemde soruşturduğu, Sayıştay’ın hata bulup Ekrem Bey’in soruşturun deyip üzerine gittiği kişiyi savcı itirafçı yapıp kullanmaya çalışıyor. Bir gün Sayın Erdoğan’la öyle bir zemin yok şu anda bir denk gelsek otursak 15 dakika anlatsam bu işin faili değilse vallahi parmağını ısırır, ‘böyle şey mi olur’ diye. Kendisi de belediye başkanlığı yaptı. Belediyeyi Sayıştay denetler, denetçi denetler suç unsuru bulursa söyler savcı suçun üstüne gider. Burada savcı belediye denetimi yapıp suç arıyor. Denetimi yapmak senin işin değil ki. Suçluya karar vermiş, suçu icat etmek için arama yapıyorlar dedektörler onu da bulamıyorlar. O yüzden yerel yönetimlerin denetimi meselelerini geniş doğru bir zeminde konuşmak lazım ama iyi niyetli konuşmak lazım. Aslında bizde taslak hazır biz iktidar olunca yerel yönetimleri nasıl yetkilendireceğiz, ne kadar şeffaf denetleyeceğiz bizde var, Tayyip Bey istiyorsa paylaşırız o iyi niyet onda varsa.
"Devlet Bey’in ifadeleri Tayyip Bey’in argümanlarını çökertiyor"
Suriye’deki meseleyi, DEM Parti ile AKP arasında pinpon mücadelesini topu karşı tarafa atma meselesini takip ediyorum. Bana bu konuda bir bilgi verilmiş değil. Ama birisi başka söylüyor, birisi başka söylüyor. Okuduğumuzdan, duyduğumuzdan, çağrıdan, çağrının dilinden, çağrının coğrafyasından, çağrıdan sonra örneğin Devlet Bey itiraf etmedi mi söylemedi mi ‘bazı PKK’lıların gidip Suriye’ye katılması konusunun gözetilmesi meselesinin karşılıklı olmasını, bazılarının şunu yapmasını, bunu yapmasını’. Sayın Bahçeli’nin dediklerinden anlaşılan devlet adına görüşmeyi yapanlar birtakım taahhütlerde bulunmuşlar. Birtakım pazarlıklar yapmışlar Devlet Bey de bunun ipuçlarını söyleyip duruyor. Tayyip Bey ise kendi milletvekillerine diyor ki ‘pazarlık yok, anlaşma yok gidin bunu anlatın’, şimdi Devlet Bey’in ifadeleri Tayyip Bey’in argümanlarını çökertiyor. Tayyip Bey’in davranışları da Devlet Bey’in ortaya attığı sözü paspas ediyor. Devlet Bey bu işe ne kadar daha dayanacak, Tayyip Bey tarafından söylediği sözün yerde bırakılmasına ya da Tayyip Bey her şey bu kadar ayan beyanken ‘gidin gidin anlatın onlara pazarlık yok, terörsüz Türkiye demek tek taraflı silah bırakmak demek’. Doğal olarak taraflar başka bir şey anlatmaya başladı, ben bunun böyle olacağını aylar önce söylediğimde bana saldırıyorlardı.
"Meselelerin hepsini AK Parti ve MHP’ye sormak lazım"
Ben iktidarda olsam talimatımızla devlet bir müzakere yürütmüş olsa MİT işin içinde olsa, MİT Başkanı oradaki görüşmelerden ve müzakerelerden satırı satırına haberdar olsa. Sonra da bir bildiri yayınlasa örgüt, yayınlanana kadar da 3 gün MİT orada müzakere etse mevcut başkanı önceki başkanı hep işin içinde olsa bu hükümetin de başında biz olsak PKK’nın bildirisindeki ifadeleri bana sor. Bu durumda kime soracaksınız, Tayyip Bey’e soracaksınız. Kime soracaksınız Devlet Bey’e soracaksınız. Muhatabına soracaksınız. Ben sürecin bilgilendirilmeyen, herhangi bir tarafında olmayan mümkün olduğu kadar dışında tutulmaya çalışılan ama terörü istemeyen çatışma bitsin diyen, teröre giden paralar bu milletin insanlarına bu ülkeye harcansın isteyen poizitif, yapıcı, iyi niyetli taraftayım. Ama ben müzakere etmiyorum ki terör örgütü ile Lozan’ı yazdı diye, ben ne yapacağım terör örgütünün ifadelerini baz alıp. Biz kendi pozisyonumuzu tarif ettik. Lozan’ı nasıl gördüğümüzü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini nasıl gördüğümüzü. Biz kuran taraftayız, Lozan’ı Türkiye’nin tapu senedi gören yedi cihana da bunu kabul ettiren taraftayız. O yüzden öyle o meselelerin hepsini AK Parti ve MHP’ye sormak lazım."
Anka Haber Ajansı