Chp Grup Başkanvekili Günaydın: ''cumhur İttifakı İle Türkiye'Nin Demokratikleşmesi Mümkün Değildir''

Chp Grup Başkanvekili Günaydın: ''cumhur İttifakı İle Türkiye'Nin Demokratikleşmesi Mümkün Değildir''

CHP, ''7540 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu'', ''7542 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'' ve ''179, 180, 181, 182 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri''nin yürürlüğünü durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açtı. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "AYM üyelerine hem de yurttaşlara sesleniyorum: Biz görevimizi yaptık. Anayasa'ya aykırılığı saptadık ve

(ANKARA) - CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, yeni yargı paketeyli "'kamu düzenini bozma tehlikesinin'" yeni tutuklama gerekçesi yapılacağına yönelik haberlere tepki gösterdi. Günaydın, "'Memleketi 22, 23 yıldır yöneten AKP ve ona 2016'dan beraber eşlik eden MHP yani Cumhur İttifakı ile Türkiye'nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Bir taraftan "demokratik anayasa yapacağım" diyeceksin. Bir taraftan vatandaşın geriye kalanını da tutuklamak için önlem almaya gayret edeceksin. Kabul edilemez'" dedi.

CHP, "'7540 sayılı Türkiye Adalet Akademisi Kanunu'', "'7542 sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'" ve "'179, 180, 181, 182 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri''nin yürürlüğünü durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) dava açtı.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, AYM başvurusunun ardından yaptığı açıklamada, AYM'nin 63'üncü kuruluş yıl dönümü olduğunu hatırlatarak, "Anayasa Mahkemesi'ni görev ve yetkileri ile birlikte daha uzun süre anayasayı korumak konusunda etkin çalışmaya hem davet ediyoruz" dedi. Günaydın, şöyle konuştu:

"Bugün iki yasa ve dört Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve herhalükarda iptali için Anayasa Mahkemesi başvurumuzu yapmış bulunuyoruz. Türkiye Adalet Akademisi Kanunu'nda personelin Adalet Akademisi Başkanı'nın talebi üzerine Adalet Bakanlığı'nın Merkez ve Taşra Teşkilatı kadrolarına atanabilmesi ve ayrıca öğretim hizmetlerinden faydalanabilecek personelin kapsamının belirsiz olması konusunu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdık. Aynı zamanda TÜBİTAK Kanunuyla ilgili olarak ticaret mallarının alımına, satılmana ilişkin kurallara aykırı hareket edenler hakkında öngörülen suç ve cezaların belirsiz olması, ayrıca TÜBİTAK'ta görevlendirilen kişilere ödenecek ücretin kanuni ölçüt olmaksızın yönetim kurulunca belirlenmesi ve yine KOSGEB Başkanlığının gerçek ve tüzel kişilerden kişisel verilerin korunmasına yönelik güvence olmaksızın bilgi talep edebilmesini AYM'ye taşımış bulunuyoruz.

Adalet Bakanlığı'nın Eğitim Dairesi Başkanlığına hakim ve savcı yardımcıları ile hakim ve savcılarda dahil olmak üzere bakanlık bünyesinde görev yapan bütün personele yönelik adaylık, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarını düzenleme ve uygulama yetkisi verilmesi 179 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi (CBK) ile düzenlenmişti, AYM'ye taşıdık. Çok önemli bir hüküm 180 sayılı CBK'da. AYM'nin daha evvel verilmiş kararlarına açıkça aykırı olarak, vali yardımcıları ve kaymakamların üst düzey kamu yöneticisi sayılarak doğrudan Cumhurbaşkanınınca atanması, yine 181 sayılı CBK ile Savunma Sanayi Başkanlığı Yurtdışı Teşkilatı'nda görev yapacak Savunma Sanayi Müşavirliği Kadrosu'nun ihtiyası ve nihayet 182 sayılı CBK ile de Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Teşkilatı için bazı kadroların iptal ve ihtas edilmesi. Bunları AYM'ye taşıdık.

Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin de hazır 63'üncü kuruluş yıl dönümünü kutluyorken bazı haklı sorularımızı, eleştirilerimizi burada dile getirmeyi yararlı görüyoruz. Arkadaşlar bu kadar AYM'ye yasa iptali, CBK iptali için geliyoruz. Elbette geçmişte AYM'nin önemli kararları oldu. Bu kararlardan beğendiklerimiz oldu, beğenmediklerimiz oldu. Nitekim geçen hafta AYM'nin Şerafettin Can Atalay hakkında verdiği bir kararı Cumhur İttifakı'nın bütün itirazına rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde okuyarak ve okutarak anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bağlılığımızı bir kere daha gösterdik. O halde haklı eleştirilerimizi ortaya koyalım.

Günaydın'dan AYM'ye rezerv alan ve hayvan hakları yasası hatırlatması...

7471 sayılı rezerv alanına ilişkin düzenlemeyi AYM'ye taşıdık. Bu onu, kamu düzenini çok yakından ilgilendiren, yüzbinlerce yurttaşımızın mülkiyet hakkını, yaşama ve barınma hakkını doğrudan ilgilendiren bir düzenlemedir. AYM neden bunu öncelikle el almıyor? Neden bu konuda bir yürütmeyi durdurma kararı vermiyor? Neden bu konudaki iradesini belirlemiyor? Hayvan Hakları Yasası; kamuoyunun bizim üzerimizdeki haklı baskıları nedeniyle yalnızca 13 günde AYM'ye taşıdık. Yani 60 günlük yasal hakkın 13'üncü gününde AYM'ye taşıdık. Taşıma tarihimiz 15 Ağustos 2024. Üzerinden 9 ay geçti. Bu konuda ne bir yürütmeyi durdurma kararı var ne de esasa ilişkin bir karar var. AYM burada ne düşünüyor? Yüz bin barınak varken dört milyon sokak hayvanını barınaklara toplamaya yönelik bir düzenleme aynı zamanda hayvanlarımızın katline vacip diyen bir düzenlemeyi AYM nasıl ele alıyor? Olumlu ya da olumsuz ne zaman bir karar verecek?

Öğretmenlik Meslek Kanunu; on binlerce öğretmenimizin özlük haklarını yakından ilgilendiriyor. Ne zaman AYM bu konuda bir düzenleme yapacak? İmar hakkı aktarımları. Yani yurttaşın malına çökme ve ona başka bir yer gösterme. Önemli ölçüde itiraz ettik. AYM bu konuda ne düşünüyor? Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna şirketlere kayyum atama yetkisi veriliyor. Siz beş kuşaktır bir mal biriktirmiş olabilirsiniz. Bir gecede ona TMSF'yi kayyum olarak atayabilirler ve üstelik de o aynı zamanda bunun tahliyesine ve başkalarına satımına da karar verebilir. Ne yapacaksınız? AYM burada ne düşünüyor?

"Biz görevimizi yaptık"

Gezi Davası'nda arkadaşlarımız hala herhangi bir suç işlemedikleri halde içerideler. Burada AYM bir karar vermeyecekse, o kararı öncelikle vermeyecekse nerede karar verecek? Covid düzenlemesi; çok sayıda tutukluyu yakından ilgilendiren bir düzenleme, infaz kanununda yapılması gereken yapılan yanlışları düzeltmek üzere buraya geldik. Elbette biz siyasi davalardan sıklıkla bahsediyoruz ama siyasi olmayan davalarda da çok önemli haksızlıklar var. Eşitsizlikler var. Biz de burayı yurttaşın haklı sesini taşımak için AYM'ye taşıdık. Bana her gün soruyorlar. AYM bu konuda neden hala karar vermiyor? Ben de herkese ayrı ayrı diyorum ki, "Cumhuriyet Halk Partisi grubunun AYM üzerinde bir yaptırımı yok." Ancak burada 63'üncü kuruluş yıl dönümünde, Anayasa Mahkemesi binasının önünde bir kere daha hem Anayasa Mahkemesi üyelerine hem de yurttaşlara sesleniyorum: Biz görevimizi yaptık. Anayasa'ya aykırılığı saptadık ve bu gerekçeyle Anayasa Mahkemesi'ne taşıdık. Anayasa Mahkemesi de bir an evvel bu konuyu ele alsın, görevini yapsın ve bu konuda iradesini ortaya koysun. Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak bize yakın olup olmadığına bakmaksızın, vatandaşın anayasal haklarını korumaya kamu düzenini muhafaza etmeye, bireysel hak ve özgürlüklerin peşinde olmaya devam edeceğiz."

''Tutuklama bir istisnadır, istisnai bir önlemdir''

Günaydın, bir gazetecinin, "Birkaç gün sonra 10. Yargı Paketi'nin Meclis gündemine ve AK Parti gündemine geleceği konuşuluyor. Kamu düzenini bozma tehlikesi tutuklama nedeni olarak yasaya girecek. Bu da Saraçhane benzeri olaylarda, eylemlerde bir tutuklama gerekçesi olarak gireceği söyleniyor. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusunu şöyle yanıtladı:

"Şimdi hem TCK'nın hem CMK'nın hükümleri çok açık. Tutuklama bir istisnadır, istisnai bir önlemdir. Önemli olan tutuksuz yargılamadır. Ayrıca soruşturma ve kovuşturma aşamalarının tamamının bağımsız bir gözlemciyi tatmin edecek kalitede yürütülmesi gerekir. Bu konuda açık hükümler var. Bir kişiyi tutuklayabilmeniz için kaçma tehlikesinin, tanıkları baskılama tehlikesinin, delilleri karartma tehlikesinin varlığına ilişkin elinizde kuvvetli delillerin olması lazım. Bu memlekette kendisi yurt dışından arandığını duyunca gelen insanları kaçma şüphesi nedeniyle gözaltına aldınız, tutukladınız. Dolayısıyla zaten mevcut TCK ve CMK uygulanmıyor. Ancak yine de kaçma şüphesi için delilleri karartma ve tanık baskılama şüphesi için somut bilgiye, belgeye ihtiyaç var. Neden böyle karar verdiğinizi açıklamanız lazım. Peki kamu düzenini bozma ne demek? Yani Anayasa sana diyor ki, "Önceden izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapabilirsin" diyor. Sonra İstanbul'un, Adana'nın, Ankara'nın, Samsun'un her neresiyse valisi tek imzalı bir kararla, "5 gün, 10 gün, 15 gün süreyle toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasakladım" diyor.

Peki bu valinin kararının Anayasa'ya uygun olup olmadığını ivedilikle denetleyebilecek bir makam var mı? Dolayısıyla vatandaşın elinden anayasal hakkını alıyorsun. Sonra vatandaş diyor ki, "Bu benim anayasal hakkımdır. Valinin tek imzalı kararıyla bu elimizden alınamaz. Ben izinsiz ama silahsız, şiddetsiz toplantı gösteri yürüyüşü yapacağım." Ondan sonra seni gözaltına alıyorlar ve diyorlar ki, "Kamu düzenini bozuyorsun." "İzinsiz gösteriye silahsız katılmak ve ikazlara rağmen dağılmamak." Bunlarla iddianame düzenliyorlar ama yetinemiyorlar. Şimdi kamu düzenini bozmak gibi ucu açık, tamamen keyfi bir takdir yetkisiyle tutuklamayı adeta ıslah olmaktan çıkartıp bir genel uygulama haline dönüştürmek istiyorlar. Memleketi 22, 23 yıldır yöneten AKP ve ona 2016'dan beraber eşlik eden MHP yani Cumhur İttifakı ile Türkiye'nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Bir taraftan "demokratik anayasa yapacağım" diyeceksin. Bir taraftan vatandaşın geriye kalanını da tutuklamak için önlem almaya gayret edeceksin. Kabul edilemez."

Anka Haber Ajansı