Özgür Özel: "Akın Gürlek Terini Silecekse Erdoğan'a Söylüyor"

Özgür Özel: "Akın Gürlek Terini Silecekse Erdoğan'a Söylüyor"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cümle alem biliyor ki Erdoğan'ın haberi olmadan Akın Gürlek terini silmiyor. Bu kadar söylüyorum. Bakın Akın Gürlek terini silecekse Erdoğan'a söylüyor. Uçaktan iniyor, havaalanında bütün AK Partililer biliyor, Akın Gürlek'le, Erdoğan ama üç dakika ama 30 dakika baş başa görüşüyor mu? Görüşmüyor mu? Görüşüyor. Görüşmüyor desinler. Ömer Çelik'e sorun. Ben AK Partililerden, Cumhurbaşkanlığından Akın Gürlek'in Erdoğan'ı havaalanında yada konakladığı işte çalışma ofisinde evinde z

(ANKARA) - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cümle alem biliyor ki Erdoğan'ın haberi olmadan Akın Gürlek terini silmiyor. Bu kadar söylüyorum. Bakın Akın Gürlek terini silecekse Erdoğan'a söylüyor. Uçaktan iniyor, havaalanında bütün AK Partililer biliyor, Akın Gürlek'le, Erdoğan ama üç dakika ama 30 dakika baş başa görüşüyor mu? Görüşmüyor mu? Görüşüyor. Görüşmüyor desinler. Ömer Çelik'e sorun. Ben AK Partililerden, Cumhurbaşkanlığından Akın Gürlek'in Erdoğan'ı havaalanında ya da konakladığı işte çalışma ofisinde evinde ziyaret edip rutin aralıklarla düzenli şekilde bilgi verip vermediğini söylesinler" dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV'de gazeteci İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı. Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e ilişkin şöyle konuştu:

"9 Ekim günü o kişiyi alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yani İstanbul'da bir hukuk insanının gelebileceği en üst noktaya geliyorsunuz, hem idari görevleri var orada hem yargısal görevleri var. Bir kere anayasamız eski sisteme göre yazıldı yenisine uyum yapıldı ya uyum maddelerinde biz bunu söylemiştik. Bakın hakimler savcılar dönemez diyorsunuz görevine siyasi görevlere, bakan yardımcılığı da siyasi bir görev, bakanlık da siyasi bir görev. "Bunların "dönemeyeceğini yazın' yazmadılar. Bal gibi siyasi. Erdoğan'ın sağ kolu kişiye, Erdoğan dedi ki; Akın sana İstanbul'da ihtiyacım var. İstanbul'a götürdü. Bu operasyonlar yapılıyor. Cümle alem biliyor ki Erdoğan'ın haberi olmadan Akın Gürlek terini silmiyor. Bu kadar söylüyorum. Bakın Akın Gürlek terini silecekse Erdoğan'a söylüyor. Uçaktan iniyor, havaalanında bütün AK Partililer biliyor, Akın Gürlek'le, Erdoğan ama üç dakika ama 30 dakika baş başa görüşüyor mu? Görüşmüyor mu? Görüşüyor. Görüşmüyor desinler. Akın Gürlek Erdoğan'ı havaalanında karşılamıyor. Kendisine uzun kısa brifingler ayaküstü ya da odada vermiyor desinler. Ömer Çelik'e sorun. Ben AK Partililerden, Cumhurbaşkanlığından Akın Gürlek'in Erdoğan'ı havaalanında ya da konakladığı işte çalışma ofisinde evinde ziyaret edip rutin aralıklarla düzenli şekilde bilgi verip vermediğini söylesinler. Ben bu kadar net söylüyorum.

"Bütün bunlar planlı. Tek elden yönetiliyor"

Özel, "Siz böyle bir bilgi olduğunu bilerek mi soruyorsunuz?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:

"Evet. Bütün AK Partililer de biliyor bunu. O karşılamada arkadaşlarım var. Akın Gürlek bakan yardımcısıyken bakın Erdoğan adamı, bakan yardımcısı yapmış siyasi pozisyon. Oradan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atıyor. Niyeti belli. Geldiği gün 9 Ekim. İlk hareketi 30 Ekim Esenyurt'ta kayyum ataması. 30 Ekim'den beri neler oldu kronolojik olarak bir bakın. Beşiktaş Belediyesi, Beykoz Belediyesi toplam altı belediyemiz bunun yanında Gezi'ye giden sanatçılar. 12 yıl önce de olsa dedi ben Gezi'nin hesabını sorarım dedi. Kim yapıyor? Akın Gürlek yapıyor. Bundan önceki Cumhuriyet Başsavcısı, ondan önceki yapmıyordu, bu yapıyor. Adam sabah kalkmış 12 yıl önceki Gezi'den hesap sormaya kalkmış. Oysa bu ne? Sanatçıları sindirmek. Gazeteciler, en son Timur Soykan, Murat Ağırel bugüne kadar dünya kadar gazeteci İsmail Saymaz ayağında kelepçeyle evinde oturuyor. Özlem Gürses, bir ay evden yayın yaptı. Dünya kadar gazeteciyi alıyor, koluna polis sokuyor, o fotoğrafı veriyor. Kolunda dün Timur Soykan'ı da polis götürüyor. Bunların hepsi algı operasyonu. Kimin talimatıyla oluyor? Akın Gürlek'in talimatıyla oluyor. TÜSİAD Başkanı değil mi? Bakın gazeteciler, sanatçılar, iş adamları başka bir boyut. Bugüne kadar TÜSİAD dediğin kurum çok önemli bir kurum eleştirir, genellikle hükümetin bütün toplantılarına gider. Bakanların dış gezilerine katılır. Adam demiş ki hukukun üstünlüğünün olmaması Türkiye ekonomisine zarar veriyor. İki kere iki dört demiş. Aldılar adamları mahkemeye yurt dışına çıkış yasağı... Mehmet Şimşek diyor ki gel yurt dışına birlikte gidelim. Adam diyor ki "Gelemem Akın Gürlek bana yurt dışına çıkış yasağı koydu." Bütün bunlar planlı. Tek elden yönetiliyor."

"Bir darbeyi ancak millet, halk püskürtür"

Özel, partilerin genel başkanlarının hapiste olmasına tepki göstererek, şunları söyledi:

"Kazanmak için üç şeye ihtiyaç var: Ahlaki üstünlük, moral üstünlük yani psikolojik üstünlük ve çoğunluk enerjisi. Ahlaki üstünlük bizde. Gördük sorunları. MASAK raporu dediler. Bomboş MASAK raporu çıktı. Turpun büyüğü heybede dedi aylarca, neler çıktı. Göreceksiniz bir tane rüşvet, yolsuzluk olabilecek, bir tane dekont para görüntü hiçbir şey çıkmadı. Ne çıktı? Sadece gizli tanıklar, onların iftiraları. Kim olduğu belli değil. Bununla arkadaşlarımız içeride. Bize ahlaki olmayan bir şekilde saldırıldı. Psikolojik üstünlük muhalefette. Çünkü karşımızdaki kötülüğe karşı kurt işareti yapan Zafer Partili, İYİ Partili ile zafer işareti yapan DEM Partili, altı ok yapan 80 yaşında teyze, 16 yaşında Halk-Lis'li CHP'li çocuk yan yana duruyorlar. Gökkuşağı gibi rengarenk ama aynı yerde. Zaten sadece CHP'li kitle olsa bu darbeyi püskürtemeyiz. Bakın bir darbeyi bir parti püskürtemez. Bir darbeyi ancak millet püskürtür. Halk püskürtür. Zaten darbe mekaniğine karşı başarılı olacaksanız darbe girişimine karşı, orada şuna bakacaksınız. Sokakta kim var? 15 Temmuz'da sokakta AK Partililer olsaydı ve CHP'liler MHP'liler, o gün yoktu DEMliler, darbeden yana olsaydı Türkiye'de iç savaş çıkardı. Darbe sokağın partileri aşan bir birlikteliğiyle püskürttü. Kurtuluş Savaşı gibidir. Kurtuluş Savaşı veriyorsun. Ordu'da kim var biliyor musun? Ordu'da millet var. Halk var. Darbe de halkla püskürtülür. O yüzden Tayyip Erdoğan siyasi tarihinin en büyük hatasını yaptı. Bir sürü kendi adına doğru işler yapmıştır siyaseten. Millet adına doğru işler yaptığı da olmuştur. 23 yıldır, 30 yıldır çeşitli görevler yapıyor. Ben genelde Tayyip Erdoğan'ın hep karşısında oldum. Ama siyaseten kendi doğruları oldu ki bizi yendiler. Biz kazanamadık. Ama Tayyip Erdoğan 31 Mart'tan beri yanlış yapıyor ve en büyük hatası şu oldu; devletle milleti yarıştırmayacaksın. Bakın Kenan Evren'in de hatası budur. Şu anda Recep Tayyip Erdoğan şu hatayı yaptı; ben millet adına şunu söyleyeyim, ben hiçbir şey bilmiyorum, bir tek şunu biliyorum, sandığı okumayı sokaktaki insanın mesajını almayı biliyorum. Benim tanıdığım millet şöyle bir millet, vergi istiyorsun, ödüyor. Kızıyor, birazcık az vermek istiyor ama veriyor. Askere çağırıyorsun, gidiyor. Gerekirse kolunu veriyor devleti için. Oğlunu veriyor devlet için. Devletini bu kadar sever. Ama ne zaman devlet larşısına geçip de milletin yerine geçerse der ki, ben milletim, sen devletsin.

Kaymakamdan ilçe başkanı yaparsan, validen il başkanı performansı beklersen, Anadolu Ajansı'nı Cumhur İttifakı Ajansı yaparsan, TRT'yi AK Parti'nin sesi radyosu televizyonu yaparsan ve polisleri hiç yaşamadıkları şehre götürüp hiç yaşamayacakları bir yerde belediye seçiminde askerlere, uzman çavuşlara oy kullandırtırsan adam bakıyor diyor ki kardeşim bu devlet benim karşıma geçmiş. Dveletle millet yarışırsa millet kazanır."

"Erdoğan tek başına. Herkes ondan korkuyor"

Özel, "Şimdi bu sizin bildiğinizi o da biliyor olmalı. Çok tecrübeli bir siyaset adamı. Siyaseti hani oyunun kuralına göre de oynayan da birisi. Böyle bir hamle yaptığı zaman halkın nasıl reaksiyon göstereceğini de bilir. Bu hatayı sizin büyük hata diye tanımladığınızı neden yapıyor o zaman?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Güç zehirlenmesinden. Şimdi öyle bir noktadayız ki Erdoğan eskiden doğruları yaparken hani diyorsunuz ya süreci doğru yönetitniz, benim gibiydi. Şöyle benim gibiydi; etrafında arkadaşları vardı. Bolca fikir alıyordu. Danışıyordu ve kendi siyasi okumasıyla doğru kararlar veriyordu. Eleştiriye açıktı. Şimdi Erdoğan tek başına. Herkes ondan korkuyor. Herhangi bir söze tahammülü yok. Ve güç öyle bir kendisini zehirlemiş durumda ki artık en ufak eleştiriyi duymak istemeyen bir nobranlığın içinde ve herkes partisinde de herkes bunu söylüyor. Şimdi isimler söyleyeceğim. Eskiden meclis başkanlıkları yapmış, başbakan yardımcılıkları yapmış, bakanlıklar yapmış halen AK Parti üyesi olan aklı selim, ak saçlı insanlar diyorlar ki, yanlış yapılıyor. Bu fayda getirmez. Ve bu kişiler CHP'li falan değil. AK Parti'nin içinde de öyle gruplar var ki kendi pozisyonlarını kaybetmemek için her şeyi toz pembe gösteriyorlar. Erdoğan zaten kendisi de şu niyette olduğu için şunu söylediği için demokrasi bitirendir. İşimize geldi bindik. İşimize gelmeyen yerde ineriz dediği için Erdoğan'ın İsmet Paşa, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel gibi bir demokrasi altyapısı yok. Biz parlamentodan yanayız. Biz eleştiri kültüründen geliyoruz. Biz görevlerin bir süreliğine yapılmasından mesela biz kazanmak kadar kaybettiğinde de olgun davranmayı erdem sayarız."

"Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur"

Özel, "Olur da İmamoğlu adaylaştırılamazsa ne yapacak Sayın Özgür Özel?" sorusunun yöneltilmesi üzerine de şu yanıtı verdi:

"Bir kere bizim A, B, C planımız yok. Yani şöyle yok. Taktiksel olarak Z'ye kadar var. Ama özünde şöyle bir mesele var; biz dedik ki erken seçim istiyoruz ve cumhurbaşkanı adayını erken belirleyeceğiz. Bunun üzerine biz adım attıkça onlar attı. Adayımızın adaylaşmasına engel olmak için her şeyi yaptılar. Partiye kayyum atamaya çalıştılar. Hatta onu kesmek için kurultay yaptık. İBB'ye kayyum atamaya çalıştılar. Yedi gün yedi gece orada kaldık. Milletimizle birlikte direndik, eylem yaptık. Terör örgütü dediler, yolsuzluk dediler. Ekrem Bey içeri aldılar bana dediler ki şimdi ne yapacaksın? B planın var mı? Dedim var. dayanışma sandığı kuracağım. Sadece CHP'liler değil bütün milletimiz hangi partiden olursa olsun dayanışma için gelip oy atacak. İki ay önce 1,5 milyon üyem var. Ön seçim günü 1 milyon 750, bugün 2 milyon. Bu bir halk hareketi. 15,5 milyon kişi İmamoğlu'nu aday etmiş. İmamoğlu olmazsa ne olur? Şöyle olur; İmamoğlu içeride. Kampanyası dışarıda. Biz kampanyasını yaparız. Genel başkan olarak ben yaparım. 81ilde il başkanlarım yapar. 973 ilçe başkanlarım yapar. 2 milyon üyem onun adına kampanyayı milletimizle bir yaparız içeride. İmamoğlu içeride veya dışarıda ama siyasi yasak geldi. Adaylığa başvuracağı gün örnek diploması halen geri verilmedi, idari yargıdayız. Ben çok inanıyorum o diploma iptalini geri aldıracağımıza. Ama yapmadılar. Ya da siyasi yasak getirdiler. Aday olamıyor. İmamoğlu dışarıda mı? Dışarıdaysa otobüsün üstünde. Ama birlikte ama ayrı şehirlerde. Kampanyayı bir şehirde o yapar. Bir şehirde ben yaparım. Bir şehirde Mansur Yavaş yapar. Bir şehirde milletvekillerimiz yapar. Bir yerde otobüs üstü Ali Mahir Başarır çıkar bir yerde Murat Emir çıkar. Bir tane kağıt üzerinde resmi adayımız olur ama kampanyayı hep beraber yaparız. Ekrem Bey hem cezaevinde hem yasaklı. Ekrem Bey televizyondan izler. Notlarını alır, istişare içinde oluruz. 81 ilde dünyanın en büyük kampanyasını yaparız. Zaten o seçim şuna döner; Ekrem İmamoğlu'nun hapiste mi kalsın, özgür mü olsun? Türkiye'de otokrasi mi olsun, demokrasi mi olsun? Adayın isminin kim olduğunun önemi yok. En yüksek oyu kim alacaksa Ekrem Bey içerideyse aday olur. Ama o adaylık, milletin adayı Ekrem İmamoğlu'nun yerine bu süreçte olan siyasi yasağını kaldırmak, hapisten çıkarmak onun yeniden seçilebilir hale gelmesini sağlamak üzere yapılmış adımdır. O aday olan arkadaşımız kimse Ekrem Bey geldikten sonra o arkadaşımız da başka bir göreve gelir Ekrem Bey de yürütme görevi bakanlıksa başbakanlığa gelir, cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanlığına gelir. Bu seçim bırakırlar siyasi yasak olmazsa Ekrem Bey'le Tayyip Bey arasında umarım adil ve gerçek bir yarış olur öyle yarışırız. Yok ne yaparlarsa yapsınlar, Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur. Kampanya onun üstünden yürür. Çünkü millet karar verdi ben vermedim ki."

"Mansur Bey'in ön seçimde oy kullanması CHP üyelerine saygısını gösterir"

Özel, Mansur Yavaş'ın açıklamalarının sorulması üzerine de şunları söyledi:

"İlk günden beri ben bunu söylüyorum ama işte bazı medyadaki arkadaşlar "Yok her şartta aday yok bilmem ne." Mansur Bey ilk gün dedi ki "CHP üyeleriyle yapıyorsunuz. Ekrem Bey girecek. Ben ön seçime girmem ama ön seçimi kötülemem" dedi. Bakın gitti, oy da verdi. Bir kere Mansur Bey'in ön seçimde oy kullanması CHP üyelerine saygısını gösterir. Yani partili kimliği ön planda. Mesela oy kullanmaya gitmese der ki "Bana ne? Kötü bir görüntü olur. CHP üyelerinin kararını saymıyorum" der. "Ben kendimi CHP'li görmüyorum" der. Öyle değil. Aslanlar gibi gitti oy kullandı. Öncesinde Ekrem Başkan Ankara'da konuşma yapmaya geldiğinde gitti kahvesini içti. Yolun açık olsun dedi. Arabaya kadar uğurladı. Bu olay olduktan sonra ilk gün koştu Saraçhane'ye geldi. Döndük geldik, İstanbul mitinginde konuşma yaptı. Orda da spekülasyon yapıyorlarmış. İstanbul mitinginden erken ayrıldı. İstanbul mitingi arife günüydü. Tüm ilçelerde yapmış, kendi ilçesi Beypazarı'nda iftar var. Bana dedi ki, Sayın Genel Başkanım ben dedi sizin konuşma başladıktan sonra, Beypazarı'na gideyim." "Git" dedim kendi ilçesi. Ankara'daki toplantılarda çok konuşmalar yaptı, pozisyonu koydu. Mansur Bey, ilk gün ne dediyse orada. Dedi ki, Ekrem Bey'le seçim kazanılıyorsa, ben Ekrem Bey'in arkasındayım, en mutlu ben olurum dedi. Bir aksilik olursa da ben fırsatçılık mırsatçılık yapmam. Kimsenin yedeği de olmam bunu da söylüyor. Bana partim bir görevi o görevi yaparım diyor. Mansur Bey'in şu tarafından da çok memnunum. Onun gücü icraatında, işine gücüne bakmasın da. İşini gücünü yapıyor. Şimdi de yapacak.

"Türk ile Kürt birbiriyle uğraşmak yerine ülkelerini birlikte kalkındıracaklarsa bunda kimin ne zararı var?"

Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve DEM heyetinin görüşmesinin ve Kürt sorununun da sorulması üzerine şu yanıtı verdi:

"Birincisi daha Türkiye'de bu gerginlikler daha ortada yokken Yani Meclis açıldı 1 Ekim günü. Sayın Bahçeli DEM sıralarına gitti el sıkıştı. Bütün Türkiye şok oldu. Hatta Tuncer Bakırhan da söylüyorlar şaşırdık diye. Ben DEM'in elini sıkıyorum diye teröristtim o zaman. Diyordu ki Sayın Bahçeli veya Erdoğan DEM'leniyor bunlar diyordu. DEM'le görüşmek vatan hainliğiydi. Bir baktık Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı gitti DEM Partililerin elini sıktı hatırını sordu. Bana o gün mikrofon uzatıldığında şöyle bir imkan vardı. Ben ağzımı açar, gözümü yumar her şeyi söyleyebilirdim. Dedim ki; diyalog iyidir. El sıkışmak iyidir. Devlet Bey'in DEM Parti'nin elini sıkması demokrasi adına önemli bir iştir dedim. Böyle yerlerde kavgadan gerilimden beslenmenin kimseye bir faydası yok. Bak kavga yapılacak. yapılır. Mesela şu anda biz kavga ediyor muyuz? Ediyoruz.

Sonrasında süreç gelişti. Net tavrım şudur; bu ülkede terör bitecekse, terör ne demek? Kan ve gözyaşı demek. Terör ne demek? Hem şehit vermek demek hem ekonominin çok ağır yaralar alması demek. Sen terörle uğraşırken millet uzaya gidiyor. Sen terörle uğraşırken millet en iyi elektrikli arabaları yapıyor. Sen terörle uğraşıyorsun o icat yapıyor, dünyaya satıyor. Terör yoksa kalkınma var. Terör varsa zenginleşme var. O yüzden terörün bitmesi. Türkiye'de Kürtler benim sorunum var diyor. Yok mu? Osmaniye'deki Türk belediye başkanı seçiyor, Manisa'daki Türk belediye başkanı seçiyor, Diyabakır'daki Van'daki Kürt seçtiği zaman kayyum atanıyor. Adamın sorunu var demokrasiye dair. Sandık görevlilerini bile içeri atıyorlar. Kürtlerin sorunu çözülecekse yani ne olacaksa toplumsal kutuplaşma azalıp Türk ile Kürt birbiriyle uğraşmak yerine dünyayla uğraşacaklarsa birlikte veya ülkelerini birlikte kalkındıracaklarsa bunda kimin ne zararı var? Bunda hepimizin menfaati var. Ben bununla ilgili hangi adım atılıyorsa değerli bulurum."

(SÜRECEK)

Anka Haber Ajansı